Son yıllarda plastik kirliliği küresel çapta büyük bir endişe kaynağı haline geldi. Yakın zamanda yapılan bir araştırma, plastiğin iklim değişikliğini, okyanus asitlenmesini ve biyolojik çeşitlilik kaybını şiddetlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda Dünya'nın genel çevresi üzerinde de kapsamlı bir etkiye sahip olduğunu ortaya koydu. Bu durum, bizi plastiğin insanlar ve doğa üzerindeki tehdidini yeniden değerlendirmeye zorluyor.
One Earth dergisi, 20 Aralık 2024'te İspanya, İsveç, Amerika Birleşik Devletleri ve Danimarka'dan bir araştırma ekibinin plastik kirliliğinin Dünya sistemi için oluşturduğu derin tehdidi ortaya koyan bir çalışmasını yayınladı. "Plastik Kirliliği Tüm Gezegensel Sınırları Zorlaştırıyor" başlıklı bu makale, plastik kirliliğinin kaynak çıkarımından üretime, salınıma ve çevresel birikime kadar birçok Dünya sistemi süreci üzerinde nasıl karmaşık ve yaygın etkilere sahip olduğunu kapsamlı bir şekilde inceliyor.
Çalışma, plastik kirliliğinin zararlarının yalnızca çevresel atıkların yüzeysel sorunlarıyla sınırlı olmadığını, Dünya sisteminin temel işleyiş mekanizmalarına daha derinlemesine nüfuz ettiğini vurguluyor. Bilim insanları, "Gezegensel Sınırlar" çerçevesi aracılığıyla, plastik kirliliğinin iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı ve tatlı su ile kara kaynaklarının sürdürülemez kullanımı da dahil olmak üzere Dünya sisteminin birçok güvenlik sınırını aştığını keşfettiler. Gezegensel sınır teorisi, insan faaliyetleri bu sınırları aştığında ekosistemlerin geri dönüşü olmayan felaketlere yol açabileceğini ve plastik kirliliğinin bu değişikliklerin arkasındaki önemli bir itici güç haline geldiğini vurguluyor.
Plastiklerin yaşam döngüsü, en başından itibaren çevresel maliyetler doğurur. Hammadde çıkarımı ve üretim süreci büyük ölçüde fosil yakıtlara bağımlıdır ve bu durum yalnızca sera gazı emisyonlarını artırmakla kalmaz, aynı zamanda dünyanın karbon kaynaklarına uzun vadeli bağımlılığını da artırır. Kullanım aşamasında, plastik ürünlere eklenen kimyasal katkı maddeleri insan sağlığı ve canlı organizmalar için potansiyel tehditler oluşturabilir. Ve nihayetinde, özellikle kötü yönetimle, bu plastik ürünler atıldığında, büyük miktarda atık çevreye karışır ve yavaş yavaş mikroplastiklere (5 milimetreden küçük) ve nanoplastiklere (genellikle 1 ila 1000 nanometre arasında) ayrışır. Bu küçük parçacıklar yalnızca ekosistemleri aşındırmakla kalmaz, aynı zamanda besin zinciri yoluyla insan vücuduna da nüfuz ederek sağlığı olumsuz etkileyebilir.
Ayrıca, plastik kirliliğinin toplumsal eşitlik ve çevresel adalet meseleleriyle yakından ilişkili olduğu vurgulanmıştır. Bazı gelişmiş ülkeler uzun süredir gelişmekte olan ülkelere plastik atık ihraç ediyor ve bu "atık sömürgeciliği" olgusu, zaten kırılgan olan ekolojik ortamı daha da kötüleştirmiş ve küresel toplumsal eşitsizliği daha da derinleştirmiştir. Bu durum, plastik kirliliğinin yalnızca bir çevre krizi değil, aynı zamanda köklü bir toplumsal sorun olduğunu da göstermektedir.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) küresel bir plastik anlaşması için müzakereleri aktif olarak desteklese de, araştırma ekibi mevcut yönetişim modelinin hâlâ parçalı ve yetersiz göründüğüne dikkat çekiyor. Birleşik uluslararası düzenlemelerin eksikliği, politika koordinasyon eksikliği ve ticari çözümlere aşırı bağımlılık, plastik kirliliğini etkili bir şekilde azaltmayı zorlaştırıyor. Makalede belirtildiği gibi, "Plastik kirliliğini yönetmek, mevcut çerçeveleri aşmayı, bunu disiplinler arası küresel bir sorun olarak görmeyi ve sistematik çözümler benimsemeyi gerektirir."
Dünya çapında her yıl 500 milyon tondan fazla plastik üretiliyor, ancak bunun yalnızca %9'u geri dönüştürülüyor. Plastik üretimi yüksek olmasına rağmen geri dönüşüm oranı son derece düşük olduğundan, Everest Dağı'ndan okyanusun en derin noktası olan Mariana Çukuru'na kadar plastik atıklar bulunuyor.
![Plastik Kirliliği 'Gezegen Sınırını' Aştı 1]()
'Gezegensel sınırlar' teorisine göre, Dünya sisteminin her bir bileşeninin kendine ait güvenli bir çalışma aralığı vardır ve bu sınırlar aşıldığında ekosistemde geri dönüşü olmayan değişiklikler meydana gelir. Şu anda, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybı da dahil olmak üzere altı gezegensel sınır küresel olarak ihlal edilmiş durumda ve "yeni bir madde" olarak plastik kirliliği de bilim camiası tarafından güvenlik sınırlarının ötesinde önemli bir itici güç olarak kabul ediliyor.
Plastik kirliliğinin çevreye yönelik çoklu tehlikeleri
Araştırmalar, plastik kirliliğinin neden olduğu sorunların üretimden bertarafa kadar tüm süreci kapsadığını göstermiştir. Makalenin baş yazarı Dr. Patricia Gomez, "Plastik genellikle kullanışlı ve kullanımı kolay bir şey olarak görülür, ancak gerçekte öyle değildir. Plastik, birçoğu çevreye ve insan sağlığına zararlı binlerce kimyasal içerir; hormonları etkileyen bazı bileşenler ve ayrışması zor 'kalıcı kimyasallar' gibi." Bu tehlikeler kapsamlıdır. Plastik kirliliği yalnızca çevreye doğrudan zarar vermekle kalmaz, aynı zamanda zincirleme reaksiyonlar yoluyla iklim değişikliğini, okyanus asitlenmesini, biyolojik çeşitlilik kaybını ve toprak ve su kaynaklarının aşırı kullanımını dolaylı olarak da şiddetlendirir. Ne yazık ki, hem bilimsel araştırmalar hem de politika yapıcılar şu anda plastik sorununu yalnızca bir "atık yönetimi" meselesi olarak görüyor ve derin etkisini göz ardı ediyor.
Plastik sorunu neden bu kadar karmaşık?
Araştırma ekibi, büyük miktarda veriyi inceleyerek plastik kirliliğinin etkisinin aslında birbiriyle ilişkili olduğunu buldu. Örneğin, plastik üretimi sera gazları yayarak iklim değişikliğini şiddetlendiriyor; okyanusa karışan atık plastikler yalnızca deniz yaşamı için tehdit oluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda tüm ekosistemi etkileyen zararlı kimyasallar da salabiliyor. Araştırma ekibinin bir diğer üyesi Dr. Sarah Cornell, "Plastik sadece günlük hayatımızda kullandığımız bir eşya değil," dedi. "Dünya'nın çevresinin istikrarını karmaşık ve gizli bir şekilde tehdit ediyor. Plastik kirliliğinin zararları zaten açık olsa da, bilim camiası tutarsız istatistiksel veriler ve araştırma yöntemleri nedeniyle etkisini doğru bir şekilde değerlendirmede hâlâ birçok zorlukla karşı karşıya. Ancak yine de mevcut kanıtlar, plastiklerin küresel çevre için oluşturduğu muazzam tehdidin farkına varmamız için yeterli."
Plastik kirliliğinin kontrolü kaynaktan başlamalıdır
Uluslararası plastik anlaşması müzakereleri sona ererken, araştırma ekibi herkesi "atık yönetimi" zihniyetinden çıkıp tüm plastik zinciri için bir yönetişim modeline geçmeye çağırıyor. Buradaki amaç, yalnızca plastik atıkların bertarafına odaklanmak değil, aynı zamanda plastik üretim, kullanım ve bertaraf süreçlerinin tamamından başlamaktır. Bu yaklaşımın yalnızca plastik yönetişimini daha kapsamlı hale getirmekle kalmayıp, aynı zamanda plastik kirliliğine yönelik çözümü iklim koruma, biyolojik çeşitliliğin korunması ve kaynakların korunmasına yönelik genel planlamaya entegre edebileceğine inanıyorlar.
![Plastik Kirliliği 'Gezegen Sınırını' Aştı 2]()
Plastik kirliliğinin etki yolundaki değişkenleri kontrol etmenin sistematik ilkesi. Bu şekil, plastik kirliliğinin etki yolundaki üç ana aşamayı göstermektedir: üretim ve kullanım, çevresel salınım ve akıbet ve Dünya sistemi etkileri (kümülatif veya ardışık biyofiziksel etkiler dahil). Oklar, önerilen kontrol değişkenleri arasındaki karşılıklı ilişkileri göstermektedir. Bu diyagram, plastik kirliliğinin tüm yaşam döngüsü boyunca hangi değişkenlerin temel kontrol noktaları olduğunu sistematik bir bakış açısıyla açıklamayı amaçlamaktadır.
Araştırma ekibinin bir diğer üyesi Dr. Almros, "Plastik sorununu çözerken, karmaşıklığını kabul etmeli ve insanlığın ve gezegenin geleceğini gerçekten korumak için hem güvenliği hem de sürdürülebilirliği sağlamak amacıyla aynı anda birden fazla açıdan çalışmalıyız" dedi.
Plastik kirliliği, bir tür "Yeni Varlıklar" olarak, endüstriyel medeniyet ürünlerinin tipik bir temsilcisidir ve etkisi insan kontrolünün sınırlarını çoktan aşmıştır. Plastik kirliliğinin artık sadece bir "çöp sınıflandırması" sorunu olmadığı, Dünya ekosisteminin tüm yönlerini etkilediği söylenebilir. Bu sorunu çözmek için sadece baş ve ayaklara müdahale etmekle yetinmeyiz, kaynaktan başlayıp tüm zinciri yöneterek gelecek nesillere temiz ve sürdürülebilir bir dünya bırakmalıyız.